Türkiye’de Çin hükümetinden kaçarak güvenlik arayan Uygurların yasal ikamet imkanlarını giderek daha fazla kısıtlandığı bildirildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre; yakın zamana kadar baskıdan kaçan Uygurlar Türkiye’de kendilerini güvende hissedebiliyordu; ancak Çin–Türkiye ilişkilerinin yakınlaşması ve Türkiye’de mültecilere ve göçmenlere yönelik tedbirlerin artırmasıyla birlikte, birçoğu giderek daha fazla kaygılanıyor.

Uygurların yüz binlercesi yurtdışında yaşıyor, tahminen 50 bini ise Türkiye’yi yuva olarak görüyor. Etnik ve kültürel bağları nedeniyle, uzun dönemli ikamet ve vatandaşlığa geçişi kolaylaştıran ayrıcalıklı göç politikaları uygulayan Türkiye, uzun süredir Uygurlar için güvenli bir sığınak olmuştu. Ancak 2022’den bu yana, Türkiye-Çin ilişkilerinde yakınlaşma ve Türkiye’nin giderek daha sertleşen göç karşıtı politikalar benimsemesiyle, Türk vatandaşı olmayan Uygurlar için daha az güvenli hale geldi.

G-87 tahdit kodu

Türkiye makamları, diğer göçmenlerle birlikte Uygurlara da “tahdit kodları” atıyor; çoğu zaman makul gerekçe olmaksızın ve delil sunmadan onları “kamu güvenliği tehdidi” olarak sınıflandırıyor. Bu tür kodlar (genellikle “G-87”) vatandaşlığın, uluslararası korumanın veya ikamet hakkı sağlayan diğer statülerin reddine yol açarak kişileri fiilen “düzensiz göçmen” konumuna itebiliyor ve bazıları hakkında sınır dışı etme kararı verilebiliyor. Bu kişiler polis veya göç yetkilileriyle herhangi bir nedenle karşı karşıya geldiklerinde, geri gönderme merkezlerine sevk edilerek idari gözetim altında tutulabiliyor.

Durumu bilen Türkiyeli bir yetkiliye göre, göç sisteminde tahdit kodu kullanımı Uygurlar için felç edici bir belirsizlik yaratıyor ve “insanların hayatlarını tamamen bir bilinmeze doğru itiyor.”

Türk hukukuna göre kişiler bu sınır dışı etme kararlarına itiraz edebiliyor. Ancak bu konuda çok sayıda itiraz yapmış bir avukata göre, “yargıçlar dosyada tahdit kodu gördüklerinde çoğu zaman sırf temkinli davranmak için olumsuz karar verebiliyor.”

Hassas ülkelerden gönderilenler Çin’de feci muamelelere maruz kalıyor

Çin’e geri gönderilen Uygurlar –özellikle Çin hükümetinin “hassas” olarak nitelendirdiği Türkiye gibi bir ülkeden iade edilenler– gözaltı, sorgu, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye maruz kalabiliyorlar.

2018 Mayısında en az bir olay bildirilmiş, bu vakada Türkiye makamlarının en az üç Uygur’u doğrudan Çin’e sınır dışı ettiği öne sürülmüştü. Çin’e dolaylı geri gönderme (refoulement) vakaları da var: Haziran 2019’da Türkiye makamları bir Uygur kadın ve yürüme çağındaki iki küçük kızını Tacikistan’a sınır dışı etti; Tacik makamlarının ise onları daha sonra Çin’e iade ettiği bildiriliyor.

Ayrıca İnsan Hakları İzleme Örgütü, Aralık 2018 ile Ekim 2025 arasında Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutulan 33 Uygura ilişkin basına yansımış haberler de tespit etti. Gerçek sayının daha yüksek olması muhtemel: İsminin açıklanmasını istemeyen Türkiye merkezli bir sivil toplum kuruluşu, yalnızca 2024 yılında Türkiye makamları tarafından geri gönderme merkezlerinde tutulmuş 100’ü aşkın Uygur’u belgelediğini açıkladı.

2017’de Türkiye hükümeti Çin ile bir suçluların iade anlaşması imzalamış olsa da, bu anlaşma henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylanmadı. Onaylanması halinde anlaşma, Türkiye’deki Uygurlar açısından ciddi ve ek bir tehdit oluşturacak.

İran'dan Fidan'a telefon: Biz de arabulucu olalım
İran'dan Fidan'a telefon: Biz de arabulucu olalım
İçeriği Görüntüle

İnsan Hakları İzleme Örgütü bu rapor için toplam 20 görüşme gerçekleştirdi; bunların 13’ü Uygurlarla yapıldı. Görüşülen 13 Uygurun tamamı 2014’ten sonra Çin’den ayrılmış ve Türkiye’de çeşitli ikamet statüleriyle yaşamış ya da halen yaşıyor. Bu 13 kişiden dokuzu hala Türkiye’de; dördü ise 2019 ile 2025 arasında ülkeden ayrılmış.

Türkiye artık Uygurlar için güvenli ülke değil

Raporda Türkiye ve Çin ile diğer hükümetlere de şu çağrılarda bulunuldu:

Türkiye hükümeti, Uygurları üçüncü ülkelere sınır dışı etmeyi durdurmalı ve Uygurları mülteci olarak tanımalı. Diğer hükümetler, Uygurları Türkiye’ye transfer etmeyi durdurmalı ve Türkiye’deki Uygur mültecilerin güvenli üçüncü ülkelere yeniden yerleştirilmesini değerlendirmeli.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye ve diğer tüm hükümetleri Uygurları ilk bakışta (prima facie) mülteci olarak tanımaya çağırır. Bu doğrultuda Türkiye hükümeti, zincirleme geri göndermeler yoluyla geri gönderme (refoulement) riskinin arttığı üçüncü ülkelere sınır dışı etmeler de dahil olmak üzere, Uygurları etkileyen tüm sınır dışı işlemlerini derhal durdurmalı ve sınır dışı kararlarını askıya almalıdır.

Çin hükümeti, Sincan’daki insanlığa karşı suçları sona erdirmeli ve yurtdışındaki Uygurlara yönelik tüm sınır ötesi baskı biçimlerine son vermelidir.

Diğer hükümetler, Türkiye’den üçüncü ülkeye yerleştirme başvurusu yapan ya da Türkiye’den geçerek iltica başvurusunda bulunan Uygurların dosyalarını değerlendirirken Türkiye’yi güvenli ülke olarak kabul etmemelidir. Bu, söz konusu kişilerin Türkiye’de ikamet izni ya da uluslararası koruma statüsü taşıdıkları durumlarda da geçerlidir; zira bu statüler artık güvence sağlamamaktadır.”